FEN BİLİMLERİ
  FEN EĞİTİMİ
 

Fen Egitiminde Etkin Yöntemler

Newton fizik dahisiydi; değişimin matematiğini icat etti ama görelilik kuramını bilmiyordu, katı hal fiziğinden haberi yoktu. Dahası, Ohm, Kirchoff ve Coulomb yasalarını, radyoaktiviteyi, dalga denklemlerini, entropiyi hiç duymadı. Kısacası, Newton bugün Türkiye'deki bir ÖYS adayı kadar bile fizik öğrenmek zorunda değildi. 2000 yılının insanı çığ gibi büyüyen bilgiye erişmek, ulaşmak zorundadır. Hızla, duvarlıkla, kolaylıkla...

İnsan beyni, trilyonlarca bilgi molekülünü depolayabilir. Nöronlar arası iletişim, depolanan bilgiyi hipoteze, şiire, kurama, kurnazlığa, teşhise, tedaviye, yalana, şakaya, çözüme, soruya, yanıta, yaratıcılığa, düşünceye, eyleme vb. dönüştürür. Veri birikimi bildiriye, bildiri birikimi bilgiye ve bilgi birikimi de bilgeliğe götürür. Eğitimciler, politikacılar ve reklamcılar "öğrenme" denilen bu fizyolojik süreci psikolojik denetim altına alarak başkalarının davranışlarını istedikleri yönde değiştirmeyi iş edinen insanlardır.

Öğrenme doğrudan gözlenebilir bir olgu değildir. Organizmanın davranımlarından vardanan bir kurultudur. Öğrenme olayının incelenmesi gösteriyor ki uyarıcısız davranış yoktur. Eğitimciler için sorun burada başlıyor: Hangi uyarıcılar, nasıl bir düzenleme ile verilmeli ki istenilen davranışlar elde edilsin? Eğiticilik denince, akla kuru kuru ders anlatmak, öğüt vermek, dudak bükmek, kulak çekmek gelmesin. Zaten, eğitimcilerin reklamcılardan öğrenebileceği ustalıklar var: Dikkati yönetme, odaklama, zamanlama, yineleme, vurgu, eşleme, çağrışım... Yani eğitimciler de "medyayı" en az reklamcılar kadar etkin kullanılacağı eğitim programları geliştirmek zorundadır.

"Eğitim Programı" Ne Değildir?

1. Eğitim programı, herhangi bir konu alanındaki ana başlıklar, bir kitabın "içindekiler"; değildir. Aynı konuya ilgi de duyulabilir, kaygı da. Ezberin sığlığında da kalınabilir, bilginin derinliğini de alınabilir.

2. Eleştirel düşünme yeteneği, ahlak, ilgi, yaratıcılık vb nitelikler çok önemli ereklerdir. Ancak, somut tanımları yapılmadıkça, kapsamı ve içeriği belirsiz soyut nitelikler listesine eğitim programı denemez. Çünkü, bunlar ne eğitimcinin ne de eğitilenin ne yapması gerektiğini gösteremezler. Zaten, parlak sözler, çarpıcı sloganlar, iki kulaktan birine çok hoş gelir ama ötekinden de çıkıp giderler.

3. Eşitlik ya da seçkincilik gibi tercihlerin, yalnızca birine adandığında, ötekinin değeri yadsınmış olur. Oysa, adalet ve rekabet sadece eğitim süreçlerinde değil tüm yaşam süreçlerinde bir arada yaşatılması gereken değerlerdir.

4. Eğitim programı, "ölçülebilir gözlenebilir hedef davranışlar listesi" de değildir. Eğitimde program geliştirme adına araçları ve yöntemleri belirsiz davranışlar listesinin yararı telefon katalogununki ya da stok envanteri kadar bile olmayabilir. Özellikle, bellek becerileri ile ilgi ve tutumları tam ilişkili sayan davranış dökümleri "düş" olarak kalırlar. Hatta, bunlar beklenen yarardan çok umulmadık zararlar da getirebilirler. İlgi ve bilgi ne tam ilişki ne de birbirinden bağımsız niteliklerdir. Bilinç ve inanç alanlarını ille de çakıştırmaya çalışan yaklaşımlar kadar bunları birbirinden koparmaya çalışan programların uyandırdığı tepkiler beklenen etkilerine baskın çıkar.

5. Çağdaş teknolojinin kullanıma sunduğu ve her geçen gün yenilenen iletişim donanımlarından herhangi birinin adını taşıyan yaklaşımlar eğitim programı kabul edilemez. Bilgisayar destekli öğretim, televizyonla öğretim, mektupla öğretim gibi yaklaşımlar, birbirlerinden bağımsız. ayrık olarak, kendi içlerinde "birim program" niteliği taşırlar. Ancak, bunların kaynaşık, sürekli, gelişimsel olabilmeleri için her şeyden önce bir büyük bütünün parçası olmaları gerekir. Yoksa, televizyonla öğretim öğrencilerine hiç yönetilmeden "yönetim", hiç sınıf arkadaşları olmadan "insan ilişkileri", hiç konuşmadan "İngilizce" derslerinin verilmesine program dense bile eğitim programı denemez. Örgün öğretim programlarında "İnkılap Tarihi", "Türkçe" gibi derslerin yarısının boş geçmesi, yarısında söz dinlenmesi ne denli anlamlıysa, seyrederek "İstatistik", bakarak "bilgisayar" öğrenme de o denli başarılıdır.

6. İlgili, yetkili, sorumlu herkes okulların sentezci değil, ezberciler yetiştirdiğini susarak ya da haykırarak onaylıyor. Çünkü, eğitim sisteminde araştırıcı buldurucu yöntemler değil, aktarıcı bildirici yöntemler baskın çıkmıştır. Kükürdü koklamadan kimya, mikroskobu ellemeden biyoloji, bir ampul yakmadan fizik anlatılır. Anlamamak ayıp, sormak yasak, eleştirmek suçtur. Öğrenciyi eğilecek ağaç, doldurulacak kova gibi görmek yerine yönlendirilecek bir araştırıcı gibi görmek zorunludur. Ancak, doğru bir yöntem tercihi eğitim programı sayılmaz. Çünkü, doğru yöntemlerle olumsuz amaçlar da gerçekleştirilebilir. Kısası, doğru yöntem doğru amaç ve uygun araçlarla anlam ve değer kazanır.

Eğitim Programı Nedir?

Eğitim çok boyutlu ve çok değişkenlidir. Eğitimin yapısını oluşturan boyutlar ve sürecin işleyişini belirleyen değişkenler arasındaki etkileşimler karmaşıktır. Kağıt üzerinde dondurulmuş modeller ve birkaç değişkenle sınırlı kuramlar eğitim olaylarını açıklamakta ve yordamakta yetersiz kalmaktadır. Hele hele, anılar ve kanılardan başka desteği olmayan öğütler ya da tehditler eğitimin bilimselleşmesinin önündeki en büyük engellerdir. Varolan herhangi bir eğitim sürecini incelerken ya da yeni bir eğitim süreci tasarlarken yararlanılabilecek nesnel ve etkin yaklaşımlardan birisi, açık sistem modelidir. En ilkelinden en çağdaşına, en etkilisinden en verimsizine kadar herhangi bir öğretim olayı bu yapısal bileşenlerinin örnekleri ile tanımlanabilir.İstenilen düzeyde bir öğretim sistemi tasarlarken de bu yapısal bileşenlerden yararlanılacaktır. Sistemin bileşenlerinden farklı ama birbirlerine bağımlı olarak iş görür ve değişirler. Değişim, bileşenlerin oluşturduğu açık sistemin kendi içindeki etkileşimler sonucunda ya da dışardan sisteme giren etkilerle ortaya çıkar. Hangi düzeyde olursa olsun, okul çevresiyle alış veriş, etkileşim ve iletişim halindedir. Kaynaklar, insanlar, değer yargıları ve her türlü bilgi eğitim sistemlerinin başlıca girdileridir. Girdilerin en etkilisi de toplumdaki nicel ve nitel değişimlerdir. Nüfus artışı ve bilgi patlaması değişimlerin içindeki başlıca örneklerdir. Özellikle, bilgi ve teknolojideki hızlı gelişmeler eğitimin hem araçlarını hem de amaçlarını değiştirmektedir. Örneğin, elektronik teknolojisindeki gelişmeler hem bu alandaki bilgi, beceri ve tutumları eğitimin amacı haline getirmiş; hem de eğitimde öğretim aracı olarak kullanılabilecek pek çok iletişim donanımı sunmuştur.

Sistem Nitelikleri: Okul, nesnelerin değil olayların yapılaştırılmasıdır.Öğrenmeyi sağlayacak bileşenler karşılıklı ilişkileri ve bağımlılıkları açısından irdelenmelidir. Bileşenlerin kendi içlerindeki özellikleri, kendi aralarındaki bağlantıları ve üst-sistemle etkileşimleri statik değil dinamik nitelikleri ile tanımlanmalıdır.

Bütünlük-Çeşitlilik: Sistem kavramı bütünlüğün ve çeşitliliğin sentezidir. Monoblok bir kütleye sistem denemez; öte yandan keşmekeşin adı da sistem değildir. Okul bir sistem olarak amaçlarda, araçlarda ve süreçlerde zengin seçeneklere sahip olmalıdır. Ancak, bu ögelerin çeşitli bileşimlerinden yararlı ve geçerli bileşkeler de elde edilebilmelidir.

Esneklik-Sağlamlık: Her sistem hem büyümek hem de varlığını sürdürmek eğilimindedir. Çevrede oluşan değişikliklere uyum sağlayabilmek için sistemin belirli bir ölçüde esnek olması, olumsuz etkenlere dayanabilecek kadar da sağlam olması gerekir. Esnekliğin ölçüsü kaçınca sistem gevşer ve dağılır. Sağlamlık katılığa dönüşürse gelişme ve büyüme durur. Bir sistem olarak okulların yapı ve süreçleri de yeterince sağlam gerektiğince esnek tasarlanmalıdır. Yönetim ve değerlendirme süreçlerinde katı kuralların yerine sağlam ilkeler seçilmelidir. Öğretim yöntemlerinde ve toplumsal ilişkilerde esneklik sağlanmalı ancak gevşeklikten ve dağınıklıktan da sakınılmalıdır. Verimli bir eğitim sisteminde ilkeler sürekli, yöntemler esnek olmak zorundadır. Süreklilik sağlamlığın, esneklik uyumun ve gelişmenin güvencesidir.

Eş sonuçluluk-Çok sonuçluluk: Sistemin herhangi bir amacına varabilmesi için gerekli seçenek araç ve süreçlerin işler durumda olmasına eş sonuçluluk; sistem içindeki araç ve süreçlerin birden fazla amacı gerçekleştirebilmesine de çok sonuçluluk denmektedir. Eş sonuçluluk sistemin etkinliğini, çok sonuç da sistemin verimliliğinin ölçüsüdür.

Kaynaşıklık-Farklılık: Tek türde nesne ya da olayların aritmetik toplamına sistem denilemez. Sistem farklı nitelikte ögelerden oluşan bir bütündür. kul, bir sistem olarak farklılığın ve bütünlüğün en güzel örneklerinden biridir. Bir okulda, bilgisayardan karatahtaya kadar çeşitli araçlar; öğrenci, öğretmen, yönetici vb farklı insanlar; sınav, ders, eğlence vb. farklı süreçler vardır. Bütün bu unsurlar başarı, sağlık ve mutluluk vb farklı amaçlara ulaşmak için birbirleri ile kaynaşırlar. Her ögenin kendine özgü bir işlevi olması farklılaşmanın, bütün unsurların birbirleri ile tutarlı ve bağlantılı olması da kaynaşıklığın göstergesidir. Ev ödevi; ev ile okulu, rehberlik bireyle toplumsal dokuyu, deks içerikleri öğretim donanımlarını kaynaştıran örneklerdir. Öğretmenlerin rehberliğe zorlanması, rehberlerin öğretmenleri değerlendirmeğe kalkışması, bilgisayarın kitap taklidi olarak kullanılması, konferansların laboratuarda verilmesi, her konunun takrir yöntemi ile islenmesi farklılaşma ilkesine aykırı örneklerdir. Öte yandan, rehberler ve öğretmenler arasındaki uzlaşmaz çelişkiler ve anlaşmazlıklar, yöneticilerin ayırıcı-kayırıcı tavırları, kitaptaki konularla tutarsız video filmleri, eldeki donanımlara uymayan bilgisayar yazılımları da kaynaşıklığa aykırı oluşumlardır.

Görüldüğü gibi, sistem yaklaşımının ilkesi çözüm seçeneklerini karşı karşıya getirmek yerine uzlaştırmaktır. Birbirinden farklı ögelerin bütünleşmesi, karmaşık ilişkilerin bağdaşmasıdır. Sistemde hiçbir parça ne bütünün, ne de bir başkasının yerini tutabilir. Kısacası eğitim programı karmaşık bir sistemdir. Bu nedenle de, öğrenci başarısı için bağımsız bir değişken gibi gözüken eğitim yöntemlerinin etkinliği, okulun amaçlarına, fiziki ortamlarına, toplumsal dokusuna, varolan öğretim donanımlarına ve öğretmenlerin niteliklerine bağımlı bir değişkendir. Öğretim yöntemlerinin etki ve verimini belirleyen diğer sistem değişkenlerine kısaca göz atalım:

Okulun Amaçları: Öğretim yöntemleri okullarda hedef alınan bilişsel, duyuşsal ve psiko-motor becerilere göre seçilmek zorundadır. Konu alanlarının bilgi içeriğine dayalı bellek becerileri hedef alındığında bildirici yöntemler önem kazanır. Problemleri tanıma, veri toplama, verileri yorumlama, ilişkiler kurma, denenceleri sınama gibi süreç becerileri hedef alındığında ise buldurucu yöntemler zorunlu olur. Öğrencilerin ilgi, tutum ve alışkanlıkları da buldurucu yöntemlerle zenginleşir ve pekişir.

Öğrenme ve Öğretim Ortamları: Öğrenme olayı okul duvarlarının içinde tutuklu değildir. Ancak, iletişim ve ulaşım araçlarının baş döndürücü gelişimine karşın, ucuzluk; kolaylık ve güvenlik ölçütleri açısından okul hala en yaygın öğrenme ortamıdır. Sınıflar, işlikler, laboratuarlar, resim-heykel atölyeleri, spor salonu, oyun ve tiyatro salonu, müzik odaları, kütüphane, yatakhane, yemekhane, revir vb mekanlar okuldaki alt-ortamlardır. Seçilecek öğretim yöntemlerinin etkililiği öğrenme-öğretim süreçlerinin yer aldığı mekanlara bağımlıdır. Öte yandan, okuldaki zamanın verimli kullanılması evdeki öğrenmelere koşulludur.

Toplumsal Doku: Öğrenci, öğretmen, yönetici ve velilerin gerek kendi aralarındaki, gerekse karşılıklı ilişki ve etkileşimlerinin tümü eğitim.in toplumsal dokusunu ortaya koyar. Okul; ordu, parti, futbol takımı, aile vb örgütlerden farklıdır. Hapishane, hastahane, ticarethane gibi kuruluşlardan farklıdır. Disiplin, değerler, kuvvet alanları, beklenti ve işlevler farklıdır. Kendi içinde bile zaman zaman farklıdır. Sınav sırasındaki ilişkilerin toplumsal dokusu ile ders sürecindeki roller ve beklentiler farklıdır. Toplumsal dokunun yapısal ve işlevsel özelliğini belirleyen değişkenlerin başında sayısal büyüklüğü gelir. Belirli büyüklüğe ulaşmamış bir öğrenci kümesinin okul kimliğini kazanması güçtür. Kalabalık bir yığına dönen okulların da bu kimliği koruması zordur. Okulların toplumsal dokusunu önceden tasarlamak hemen hemen olanaksızdır ama süreç içinde denetlemek olasıdır.

Öğretim Donanımları: Öğrenilecek davranışlar için gerekli uyarıcıları ve içeriği taşıyan, yansıtan, çoğaltan ve biçimlendiren iletişim araçları gün geçtikçe daha etkili olmaktadır. Nitelikleri geliştikçe fiyatları düşen bu araçların eğitimdeki yararları da gün geçtikçe vazgeçilmez olmaktadır. Matbaanın icadı kütüphaneleri okulların ayrılmaz bir parçası yapmıştır..TV ve video gibi araçlar kitabı henüz tahtından indirememiştir. Ancak, bilgisayar teknolojisi bilginin paylaşılmasındaki hız, duyarlık ve kapsam zenginliğine inanılmaz boyutlar kazandırmıştır. 10-12 kalın ciltlik bilginin avuç içi kadar bir diske sığınası, bu diskin içindeki milyonlarca bilgiye bir-kaç tuş darbesiyle erişilebilmesi eğitimin geleneksel kalıplarını değiştirecektir. "Medya mesajın ta kendisidir" diyen Marshall McLuhan "donanım anlamı belirler", "araç amacı sınırlar" demeyi bile yetersiz sayıyor. İnsan iradesi ve yeteneklerinin kendi yarattıklarına karşı bu ölçüde güçsüz olduğuna inanmak insanın içinden gelmiyor. İleri teknolojinin sağladığı olanaklar bilginin kitleselleşmesi kadar kişiselleşmesine de elvermektedir. Artık bütün öğrencileri özdeş sayan tek yönlü iletişim kaçınılmaz değildir. Dolayısıyla, bundan böyle mesajlar ihtiyacın e~itliği varsayımıyla değil ilginin çeşitliliğine göre tasarlanabilir. Gecikmesiz dönütlü, donanımla öğrencinin etkileşebildiği, bilgi yükü zenginleştirilmiş çift yönlü bir iletişim gittikçe yaygınlık kazanacaktır. Öğrencinin hiç sormadığı sorulara,. hiç yeri ve zamanı değilken yetersiz cevaplar veren bir ders ya da içinden çıkmak için kılavuz gerektiren kılavuz kitaplar yerine alıcıya soru sorabilen bir bilgisayar disketi ya da kaseti hayal olmaktan çıkmıştır. Bu demektir ki öğretmenlerin bilgi pazarlamacılığı görevini benimsemeleri toplumsal sorumlulukları olduğu kadar mesleklerindeki gelişmenin gereğidir de...

Öğretmen: Öğretmen, toplumsal dokunun bir ögesidir. Ayrıca bir bilgi kaynağı olarak öğretim donanımı olarak da görev yapar. Ancak, öğretmeni bu iki bile,enden ayrı, kendine özgü bir boyut yapan özelliği, Onun diğer sistem bileşenlerini düzenleme, denetleme, değerlendirme ve değiştirme (4D) yetkisi ve yeteneğidir. Çağdaş teknoloji her meslek gibi öğretmenin işlevlerini de yenilemektedir. Bir mesleğin saygınlığı ve önemi ileri teknoloji kullanımı ile orantılıdır. Çağdaş eğitim teknolojisi öğretmenlerin sıradan işlerini üstlenecek araçları getirmektedir. Öğretmenler artık bir bilgi çeşmesi, ya da öğüt verici yalvaç olmayacaklardır. Bilgisayar, etkileşimli video vb iletişim araçları karatahtanın ve not defterinin verini alsalar bile sınıfın toplumsal dokusunu yönetmekte, öğrencileri yaratıcılığa özendirmekte, değerlendirmeyi güncelleştirmekte öğretmenin yerine geçmeleri yakın gelecekte görünmüyor. Öğretmeni öğretim sistemi içinde biricikleştiren boyutlardan birisi ve başlıcası öğretim yöntemleridir. Ortam, donanım ve konu sabit tutulsa bile sadece öğretim yöntemlerini değiştirerek değişik sistemler tasarlanabilir. Kaldı ki, öğretim sisteminde yer alan süreçler öğretim yöntemleri ile de sınırlı değildir. Yönetim, rehberlik, ölçme-değerlendirme gibi düzenli, doğrudan işlevsel süreçlerin yanısıra toplantı, tören, eğlence vb toplumsal süreçlerin de okul tasarımında gözönünde tutulması gerekir. Hatta, denebilir ki. amaçlardan hemen sonra tasarlanması gereken boyut süreç boyutudur. Amaç yöntemi belirleyici, yöntem de aracı belirleyici olmalıdır. Ancak, hemen belirtmeli ki, olabilen olması gerekene uymayabilir. Çünkü, eğitimde kullanılan araçların ortaya çıkışı doğrudan doğruya eğitimle ilgili olmamaktadır. TV, video, bilgisayar birer eğitim aracı olarak tasarlanmamışlardır. Dolayısıyla, çoğu zaman araç amacı belirlemekte, yöntemler de bu arada kendiliğinden oluşmaktadır.

Eğitim Teknolojisi: Matbaa, sinema, televizyon ve benzinli motorlar uygarlığı alıştıra alıştıra değiştirdiler. Bilgisayar donanımlı bilgi iletişimi ise, yoğunluğunu, hızını, gücünü kapsamını ve etki alanını göstermek için aynı sabrı göstermiyor. Çok kısa bir süre içinde, alışılmış yaşanı kalıpları adamakıllı değişikliğe uğrayacaktır.Optik ve elektronik teknolojisi bakkalı, manavı, bankayı, hastaneyi, sinemayı ve okulu çalışma masamızın üstüne getirdi. Eğitimde de çoğul ortam yazılımları bütün toplumlar süreçleri ve kurumları allak bullak edecek bir ivmeyle üstümüze geliyor. Matbaa yazılı ve çizili bildiriyi milyonlarca çarptı. Radyo sesli bildiriyi denizlerden aşırdı. Fotoğraf görüntüyü ölümsüzleştirdi ama eylemi donduruyordu. Görsel bildiriye optik ve manyetik şeritlerde can verildi. Kağıt, film ve plak bildiriyi alıyor, saklıyor ve yeniden aktarabiliyorlardı ama işleyip yeni bir katına değer yaratamıyorlardı. Bu da bilgisayarla başarıldı.

Bilgisayar bilgiyi hızla ve duyarlılıkla algılayıp saklamanın yanısıra önceden bilinmeyen yeni bilgi de üretebiliyor. Düşün~n yorumlayan ve yaratıcı bir bilgisayar kuşağının doğum sancıları çekiliyor. İletişim donanımları mesajı biçimlendiren, çoğaltan, yayan araçlardır. Bütün dünyada okul öğretimi, yıllardır "dudak hizmeti", "tebeşirli gevezelik" olarak eleştirilir. Medya bilgiyi ses ve görüntü olarak kitlelerin ayağına taşır. Öğrenme olayı eninde sonunda bir iletişim sürecidir. Algıyı kolaylaştıran, bilgiyi taşıyan araç-gereçlerden okullarda da yararlanmak zorunludur. Ne var ki, okullarımızda ders araçları ya yoktur, ya bozuktur ya da göstermelik olarak vitrinlerde saklanır. Okullarda iletişim kulakla dudak arasındadır. İnsan gözü saniyede beş milyon tane, evet-hayır, var-yok, yazı-tura, doğru-yanlış gibi, iki seçenekli bilgiyi algılayıp ayırt edebilmektedir. İnsan beyni bu bilgilerin ancak beş yüz tanesini işleyip yorumlayabilir. Öğretmenin eli ve dili ise, ancak saniyede beş birimlik bilgi iletebilir. İkide bir iki katına çıkan bilgi, okullarda ancak eğitim teknolojisi uvgulanarak dizginlenebilir. Ne var ki; okullarda bilgi, kitap-karatahta-defter döngüsünde kilitlidir. Bu tür araçlar durağan ve kalıcı uyarıcıları korurlar, ama eylemi de dondururlar, üçüncü boyutu ezer, zamanı durdururlar. Ne yazık ki, eğitim programı anlayışımız ders kitabıyla özdeşleşmiştir. Okul radyomuz monolog ve müsamere ile yetinirken, televizyon resimli radyo, bilgisayar da elektronik teksir kağıdı olarak kullanılınca başarısızlık göz göre göre göze alınmaktadır. Bu donanımların hiçbiri dinerinin seçeneği değildir. Her düzeyde, her konuda bu donanımların birbirini bütünleyen bir karması her okulda sistemleştirilebilir.

Eskiden, eğitim alanında kullanılan iletişim donanımlarının genelde 3 temel işlevi vardı:

1. Bilgiyi saklamak (depolamak): Kitap yazıyı, film görüntüyü, teyp sesi saklar. Telefon-telesekreterlileri hariç bilgiyi depolamaz. Burada bilgi deposu doğrudan doğruya insandır. Radyo ya da televizyon da bir aygıt olarak incelenirse bilgi deposu değildir. Ancak, bir sistem olarak, bir bilgi örgütlenmesi olarak düşünülünce veri ve bilgi depoladıkları görülür. En zengin ses ve görüntü arşivlerinin bu kurumlarda olduğu bilinmektedir.

2. Bilgiyi aktarmak, taşımak: Video kaseti, bilgisayar disketi, internet, E-mail bunun örnekleridir.

3. Bilgiyi sergilemek, sunmak: Örneğin, tepegöz asetat üzerinde depolanmış bilgiyi perdede sergiler. Bilgisayar, basılı araçlar, sinema ve TV de sergileme işlevinin en bilinen örnekleridir.

Tüm bileşenlerin içinde kapsamı en hızlı değişen ve yenilenen bile,en iletişim donanımlarıdır. Son yıllarda iletişim süreçleri hızla bilgisayar denetimli görsel-işitsel araçlarla donanmaktadır.

Bilgisayar iletişim sürecine 4. ve çok özgün bir işlev getirmiştir: Bilgiyi dönüştürmek, çevirmek. bilgiden bilgi türetmek. Bilgisayar formülleri sayıya, sayıları grafiğe çevirir, isimleri sıraya sokar vb Bilgisayarın etkileşimli olma özelliği ite birleşince öğretim ve sınav süreçlerinin bireyselleşmesi olanağı doğmuştur.

Bilgisayar usta bir taklitçidir. Palet, piyano, kağıt-kalem, eğik düzlem, prizma vb gibi davranabilir. Her konu ve türdeki eğitimde bilgisayarın bu niteliklerinden yararlanılabilir. Resim ve müzikte donanım maliyeti biraz pahalıdır. Ancak, Türkçe ve yabancı dil eğitiminde çok ucuz donanımlarla çok yararlı eğitimler sağlanabilir. Bilgisayar sabırlıdır. Kızmaz, bıkmaz, üzülmez, ayıplamaz, yasaklamaz. Bir soruyu defalarca sorabilir. Aynı işlemi defalarca yapabilir, aynı yanlış cevabı defalarca düzeltebilir. Bilgisayar sırdaştır. Sakladığı bilgileri, şifreyi sadece parolayı bilenlere verir. Yanlış cevapları, düşük puanları etrafa yaymaz. Bu özellikleri sayesinde; bilgisayardan eğitim alanında:

(i) Programlı Öğretim; (ii) Test ve alıştırma aracı, (iii) Kurgu deney aygıtı olarak yararlanılmaktadır.

Çoğul Ortamlar: Bilgisayarın içi büyüyüp dışı küçüldükçe eve, okula, hastaneye, otele, uçağa, otomobile, plaja; akla gelebilecek her ortama yerleşiyor, yayılıyor. Bilgisayarın ele geçirdiği mekanların, fiziki ortamların çokluğu en az iletişim kodlarının çokluğu kadar önemli. Hesabınıza masanın üstünden erişebiliyorsanız bankadaki tezgahın önünde işiniz ne? Yazılar, çiziler Ardahan'dan Edirne'ye ışık hızıyla gidiyorsa; amirler, memurlar, mimarlar sabahın köründe, akşamın karanlığında plazalara giden yollara niye dökülsünler? Okyanuslar ekrandaki akvaryuma sığıyorsa, coğrafya bilgisi doğal sesler ve özgün görüntülerle odasına geliyorsa çocuğumuzun sırtına coğrafya kitabı yüklemeye daha ne kadar dayanabileceksiniz? Ansiklopedilerimizi, testlerimizi, sözlüklerimizi ince, küçük bir diskin içine koyup cebimizde yazlığa taşıyabiliyorsak öğrenme olayı niye Eylül'de başlayıp Temmuzda tatile girsin. Bu ortam zenginliğini çoklu ortam ya da çoğul ortam terimleri yansıtabiliyor. Özetlemek gerekirse;

1. Çoğul ortam yazılımları ses ve görüntünün değişik biçim ve bileşimlerinden oluşan bildirilerdir. Karadeniz bölgesinin deniz ürünlerinin resimlerini kemençe eşliğinde izleyebilirsiniz. Bunu yeterli bulmazsanız yazılı metinden okuyabilirsiniz. Ya da yazılı metnin özetini dinlerken nüfus hareketlerini gözlemleyebilirsiniz.

2. Çoğul ortam yazılımları geleneksel zaman ve mekan duvarlarının dışına çıkarlar. Bilgi, yaz-kış, gece-gündüz, evde-okulda parmaklarınızın ucundadır. Bugün bu olanak sadece yeterli bilgisayar donanımı olanların elindedir, ama yakın bir gelecekte herkesin erişiminde olacaktır.

3. Çoğul ortam yazılımlarının toplumsal dokuları da çeşitlidir. Bu yazılımlar bireysel etkileşimi ve bireyler arası iletişimi sağlar. Birey, klavye, fare, ışıklı kalem ya da duyarlı ekranlara dokunarak yazılımı ihtiyacına göre yönlendirir. Yazılımın içine sığdırılmış seçeneklerde istediği sırada, dilediği sayıda ve dayanabildiği sürece dolaşabilir. bugün kısıtlı ölçülerde bile olsa, yerel ya da genel ağlara bağlanmışsa başka bireylerle iletişim kurabilir. Öğretmen-öğrenci, öğrenci-öğrenci ve diğer toplumsal doku ilmikleri yakın bir gelecekte telefon kadar yaygın özel iletişim biçimleri olacaktır.

Kavramsal olarak çoğul ortam donanımla sınırlı değildir. Ancak, ses ve görüntü bilgileri bellekte çok yer tuttuğu için Çoğul Ortamın gerçekleşmesi Merkezi İşlemci Birimlerinin hızlanmasını, Sabit ve Taşınabilir Bellek birimlerinin sığalarının ve hızlarının artmasını, gerektirmiştir. Dolayısıyla Çoğul Ortam ve CD ikiz kavramlarmış gibi görülebilirler.

Etkileşimli Video: Etkileşim bilgisayarın iletişim donanımlarına getirdiği en önemli katkıdır. Bunun videonun "Aslına Uygun" görüntü ve ses saklama ve sergileme yetenekleri ile birleşmesinden etkileşimli Video gelişti.

Etkileşimli TV: Sabit ve taşınır bellekler ne kadar büyürse büyüsün bazı veriler ve bilgilerin herkes tarafından saklanması ve güncelleştirilmesi zor, gereksiz ve pahalıdır. Örneğin, büyük mağazalarda bulunan ürün listeleri ve fiyatlarını disketlerle almak ve güncelleştirmek bir alıcı için çok masraflı ve zahmetlidir. Türkiye'nin her dakika değişen nüfusu, değişik yerlerdeki hava durumu, sergi, film, konser vb etkinliklere ilişkin bilgiler de diğer örneklerdir. Ansiklopedik bilgiler de hızla değişir. Daha yavaş değişen ders kitaplarına da yeni örnekler, açıklamalar, sorular eklenebilir. Bu bilgilerin tümü aynı anda kullanılmayacağı için daha sınırlı bir bilgisayar bileşeni ve TV bağlantısı ile bilgi merkezlerine ulaşılabilmektedir.

Yapay Zeka: Doğal Zekanın Kendini Arayışı. Bellek maddelerde de doğal olarak var olan bir niteliktir. Kağıt yazıyı, mermer kazıyı, fotoğraf görüntüyü, plaklar sesi hatırlar ve tekrarlarlar. Zekanın ise beyinden başka doğal örneği bilinmemektedir. Sibernetik ve iletişim biliminin öncülerinden Norbert Wiener; "Gelecekte robot kölelerin hizmete amade beklediği bahçelerinde yan gelip yatacaklarını düşleyenler yanılıyorlar. Geleceğin dünyasında, her geçen gün yetersizliğini daha çok anladığımız zekamızın sınırlarını genişletmek için savaşacağız" dediğinde bilgisayarlar henüz 3. kuşakta bile değildi. Lambalı bilgisayarlar, transistorlu bilgisayarlar, entegre devreli bilgisayarlar ve mikro işlemcili kişisel bilgisayarlardan sonra kuşak olarak nitelenen yapay zeka projesi kuruldu. Ancak, yapay zekanın, laboratuardan gündelik yaşama geçmiş etkin ve yaygın örneklerini henüz bilinmiyor. Bu nedenle kadınbudu köfte ile zekanın doğal olanı, hala yapay olanlarına tercih ediliyor.

 
  Bugün 2 ziyaretçi (5 klik) kişi burdaydı! MAHMUT BEKTAŞ  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol